ÇOCUK GELİŞİMİNDE SINIRLAR VE DİSİPLİN
Çocuk Gelişiminde Sınırlar ve
Disiplinin Önemi
Disiplin
ve sınırlar çocuk gelişiminin ve psikolojisinin en önemli parçalarındandır.
Çocukların yaşadıkları uyum problemleri ve davranış sorunlarının temelinde
yatan sebeplerden biri de etkili ve uygun disiplinin sağlanamamasıdır.
Bazı
ailelerde disiplin neredeyse hiç yoktur ve çocuğun yaptığı her tutum ve
davranış hoşgörüyle karşılanmaktadır. Bu tarz ailelerde çocuğun her yaptığı
çocukluğuna verilir ve göz ardı edilir. İstenilmeyen durumlarla karşı karşıya
kalındığında çocuğa yumuşak bir şekilde “Yapma.” Mesajı verilir. Bu mesaj
kendini defalarca yineler. Ardından bu davranışın tekrarlanmaması için geçerli
açıklamalar sıralansa da mesaj etkileyiciliğini yitirir ve çocuk davranışları
yinelemeye devam eder.
Bazı
ailelerde ise disiplin vardır ancak nerede ve ne zaman uygulanacağı
belirsizdir. Burada ailede davranışları da tutarsızdır. Tutumları genellikle
aşırı hoşgörü ile sert cezalandırmalar arasında gidip gelmektedir. Tutum ve
davranışlarını kendi ruh hallerine göre belirlerler. Normalde izin verilmeyen davranışlar
anne-babanın yorgun olduğu, uğraşacak zamanlarının olmadığı ya da keyiflerinin
yerinde olduğu zamanlarda görmezden gelinir. Bu durum ise çocuk için tam bir
karmaşadır. Çünkü doğru davranışın ne olduğunu bilmeden ve öğrenemeden,
davranışlarını “Neyi, ne zaman yaparsam ceza almam?” düşüncesine göre
şekillendirir. Bir gün görmezden gelinen davranış, ertesi gün
cezalandırılıyorsa, annenin kızdığı davranışı baba onaylıyorsa, babanın izin verdiği
bir şeye anne “hayır” diyorsa burada tutarsızlık gerçekten vardır ve durum
çocuğun sorumluluk almasını, doğruyu-yanlışı öğrenmesini engellediği gibi aynı
zamanda aşırı isyana sebebiyet verebilir.
Buna ek
olarak tüm gün kızan ve bağıran anneler de etkileyiciliğini ve hakimiyetini
yitirir. Çünkü bu da tutarsız bir davranıştır ve çocuk zamanla davranışlarını
olması gerekene göre değil, annesinin ses tonuna göre belirler. Annenin ses
tonu en yükseğe çıkmadan yapması gerekeni yapmaz. Bu tarz tutum sergileyen
anneler hakimiyeti yitirdiklerini fark ettikleri için çocuğu babayla, babaya
şikayet etmekle, babanın gücüyle ve öfkesiyle korkutmaya çalışırlar. Baba
geldiğinde çocuğun tüm yaptıkları babaya şikayet edilir, sonra babanın ona
kızmasına engel olunur. “Tamam babası kızma, bir daha yapmayacağına söz
versin.” Diyerek konu kapatılır. Çocuk zamanla bu uyarıların uygulanmayacağını
deneyimler ve her gün aynı senaryo en baştan yaşanır.
Uygulanması
en sakıncalı fakat en çok uygulanan yöntemlerden biri de çocuğa küsmektir.
“Git, konuşma benimle.”,”Ben artık senin annen değilim.”,”Kendine yeni bir anne
bul.” Gibi tavırlar çocuktaki kaygı düzeyini yükselterek, güven problemine
sebep olur ve çocuk bu yolla küsmeyi, zamanla bunu ilerleterek kin tutmayı
öğrenebilir. Çocuk yaşadığı kaygı sebebiyle anneyle barışmanın her yolunu dener,
vicdanı rahat olmayan anne; çocuğu affeder ve hatta ona yaşattığı durumdan
ötürü aralarındaki ilişki küslük öncesinden daha iyi olur. Bu da çocuk için
oldukça tutarsız bir davranıştır.
Ailelerin
günümüzde hala bir disiplin aracı olarak gördüğü bir diğer yöntem ise dayaktır.
Dayak kısa süreli yıldırıcı bir etkiye sahip olsa da uzun vadede çocuğa zararlı
etkisi olan ve hiçbir öğretici etkisi olmayan bir yöntemdir.
Disiplinin
bir eğitim yöntemi olduğu unutulmamalı ve bunun içinde utandırma, gurur kırma,
incitme, korkutma gibi davranışlara yer verilmemelidir.
Disiplinin
amaçları; çocuğu açık, anlaşılır, kesin, sınırları olan ve güvenli olması
gereken bir ortam sunulmalıdır. Tüm bunların çocuğun sağlıklı gelişimi için
gerekli olduğu unutulmamalıdır. Buna ek olarak diğer bir amaç, çocuğun kendi
kendini yönetebilme yeteneği kazanmasıdır. Çocuk denetim altındayken
istenildiği gibi davranır, fakat önemli olan çocuğun denetim altında değilken
de öğrendiklerini uygulayabilmesi, kurallara uymayı sürdürebilmesi, bunu kendi
özdenetimiyle yapabiliyor olması gerekmektedir.
Anne-babaların
her ne kadar kendi aralarında ya da kafalarında nasıl davranacaklarını
belirlemiş olsalar da sınır koymada güçlük çekmelerinin bir sebebi de
çocuklarının sevgisini kaybetme korkularıdır. Anne-babalar fark etmese de bu
korkularını çok net bir şekilde çocuğa yansıtırlar. Bunu fark eden çocuk ilk
yol olarak bunu kullanmaya başlar. “Sen kötü bir annesin, seni artık
sevmiyorum.”,”Sen çok acımasızsın, beni hiç sevmiyorsun.” Gibi cümlelerle anne-babanın
geri adım atmasına sebep olmaktadırlar. Zor olsa da olması gereken ise
çocuklarının öfkesini ve kızgınlığını tolere edip, kararlı kalmayı başarmaktır.
Anne-baba sınırlarını belirlemeli ve her ne kadar memnun olmasalar bile bunu
uygulamaya devam etmeliler.
Sınır belirleme ve disiplin için
dikkat edilmesi gerekenler;
-
Çocuğun
yapmasını doğru bulmadığımız ve ona birkaç kez hayır dediğimiz bir konuda
ısrarlarına dayanamayıp sonunda evet diyorsak, çocuk istediğini yapabilmesi
konusunda ısrarın işe yaradığını öğrenecek ve elde edemediği her şey için
ısrarın dozunu her defasında daha da yükseltecektir.
-
Annenin
hayır dediği bir şeye babanın evet dememesi, kendi aralarında iş birliği içinde
olmaları önemlidir. Örneğin, dışarı çıkmak isteyen bir çocuğa annesi, “Çıkmadan
önce oyuncaklarını topla.” Derken babası, “Bırak çıksın, arkadaşları bekliyor.”
Dememelidir. Bu durumlarda çocuk anneyi ya da babayı değil, işine geleni
dinleyecek, anne-baba arasındaki tutarsızlıktan faydalanacaktır.
-
Anne-babalar
davranışlarıyla çocuklarına örnek olduklarını unutmamalıdır. Onlara koyduğumuz
kuralları kendimiz uygulamıyorsak onlardan bu davranışı beklemek yersiz
olacaktır. Örneğin, istemediği bir şey için çocuğunu döven bir babanın daha
sonra koyduğu “Kimsenin kimseye vurmaması gerekir.” Kuralı yerini
doldurmayacaktır.
Tüm
bunların çocuğumuzun sağlıklı gelişiminde etkili faktörler olduğu unutulmamalı,
çocuklarımıza sınırlar koyarken, aynı zamanda onlardan sevgimizi de eksik
etmememiz gerektiğini, zorlansak bile koyduğumuz sınırlar konusunda kararlı
kalmamız gerektiğini unutmamalıyız.
Psikolog Cansu YURTSEVEN