ÇOCUKLARDA ÖFKE KONTROLÜ
Öfke; mutluluk, hayal kırıklığı, şaşırma, korku gibi bir duygulardan farklı değildir ve tüm diğerleri gibi insana aittir. Fakat öfkenin yansımaları ve etkileri çevreyi rahatsız edici nitelikte olduğu için; öfkeyi yaşayan da, yaşayan kişiye maruz kalan da aynı şekilde durumdan olumsuz etkilenir.
Çocuklar öfke kontrolü konusunda bir yetişkine nazaran daha
başarısızdır. Anne-babaların ise kendilerini en çaresiz hissettikleri anların
başında çocuklarının öfke patlamaları gelir. İstediği yapılmadığında her çocuk;
ısırma, vurma, bağırma, kendini yere atma, saldırma gibi tutumlar
sergileyebilir. Çünkü "hayır" cevabı onların hoşuna gitmez. Hatta bu
cevap çocuktaki öfkeyi daha da arttırabilir. Bunun yanı sıra, öfke patlaması
yaşayan çocuğa aynı ölçüde verilen tepki ebeveynlerimizin yaptığı en büyük
hatalardandır.
Çocuk, bebekliğinden itibaren istekleri konusunda çözümün ağlamak
olduğunu ve durumun çevresini harekete geçirdiğini deneyimleyerek öğrenir. Bir
yaşından sonra ise öfke duygusuyla tanışır ve bunu davranışlarıyla gösterme
yoluna başvurur. Öfke, çocuklarda genellikle; yapmak istediğini yapamama,
istemediği bir şeyi yapma, acıkma, yorgunluk, kendini ifade edememe,
ebeveynlerin dikkatini çekmek isteme, yada istediğinin yapılmaması gibi
durumlarda ortaya çıkar.
Çocuğun öfke patlamaları sırasında, ona aynı şekilde tepki vermek;
durumu yatıştırmaz. Aksine, gerginliğini daha da arttırmaktadır. Öfke
patlamaları esnasında, ebeveyn sakin kalmalı ve kriz anının geçmesini
beklemelidir. Kriz anı geçtikten sonra, çocukla durumu değerlendirme üzerine
konuşarak duygunun dışa vurumu sağlanmalıdır. Yani önceliğimiz çocuğun neye
öfkeli olduğunu, onu neyin kızdırdığını anlamak ve onun anlamasını sağlamaktır.
Asıl kızdığı şeyi bulması (alay edilmesi, kırgınlık, utanç...) çocuğun
duygularını tanıyıp isimlendirmesini öğrenerek, dış dünyasını zenginleştirmeye
başlamasını sağlamaktadır. Eğer asıl duygusunun ve bu duyguya sebep olan
düşüncelerinin farkına vardıysa, kızmak, ağlamak, vurmak ya da bağırmak gibi
davranışlarının yerine koyabileceği davranışlar olup olmadığını ona
sorabilirsiniz. Bu konuda yerine bir şey koyamıyorsa; ona küçük tavsiyeler
verebilirsiniz. Örneğin; öfke nesnesi kişiye ne hissettiğini söylemek gibi.
Sonuç olarak hangi davranışın işlevsel sonucu olduğunu görmeye başlar.
Çocuğa kızmak, bağırmak, ceza vermek, onu durdurmaya çalışmak,
azarlamak, çocuğu odaya kapamak gibi tutumlar öfkeyi arttıırmakla
birlikte, çocuğun ifade yönteminin kalıcı olmasına sebep olmaktadır. Bu tür
öfkeyi arttırıcı ve anlamsız davranışlar; çocuğa öfkeli şekilde davranarak,
onunda bunu model almasına sebep olmaktadır. Unutmayın ki çocuklar;
duyduklarını değil, model aldıklarını öğrenirler. Öfkesine engel olmak için
sergilenen öfkeli davranışlar hiç bir zaman çözüm olmayacaktır.
Öfkeli çocuğa karşı sergilenen bir diğer yanlış tutum ise,
öfkelendiği için istediğini anında yerine getirmedir. Bu durum, öfke
patlamasına karşı kullanılan en hızlı çözüm gibi görünse de; çocuk, öfke
patlaması ve istediğinin yerine gelmesi arasında bir ilişki kurmaya
başlayacaktır. Kurulan bu ilişki sayesinde bu davranışı pekiştirmeye başlayacak
ve durum kalıcı olmaya başlayacaktır. Yapılması gereken davranış her zaman net
olmaktır. Örneğin; çocuğun yatma saati geldiyse, "Yatmak ister misin?"
gibi ucu açık bir soru yerine, "Yatağa gitme saati" gibi net cümleler
kullanmak, krizleri önleme konusunda daha faydalı olacaktır.
Çocukların
psikolojik ve sosyal gelişiminde duyguların, duyguları ifade etmenin ve
yönetmenin öğretilmesinde ebeveynlerin katkısı göz ardı edilemez. Bu yüzden siz
de ondan beklediğiniz gibi davranın. Örneğin; yaşadığınız bir çatışmayı çözmek
için öfkenizi kelimelerle ifade edebilir ve ona asıl sorunun öfke olmadığını,
ifade edilme biçimi olduğunu gösterebilirsiniz.
Psikolog Cansu Yurtseven